Fitnat Hanım.
92 yaşında.
Şişli’de yaşıyor.
Bi sabah, zırrrr...
Aralıyor kapıyı.
Kravatlı üç kişi.
- Buyrun evladım.
- Tencereciyiz,
lazım mı teyzecim?
İçeri alıyor.
Derhal.
*
(Malum, bizim kadınlarımıza tencere dedin mi, akan sular durur. Bi tencere, bi borcam kardeşim... Saysan, her evde, yatak odalarındaki dolaplara istiflenmiş halde, en az 20 tane borcam vardır. Hem devamlı borcam alırlar, hem de dümenden birbirlerine hediye ederler. Ev aldın, borcam, evlendin, borcam, doğurdun, borcam... Dümenden diyorum, çünkü, hediye borcamın paketini bile açmazlar, hediye verileceği zaman, hediye borcamı götürürler. Ben kendi payıma, ambalajı açılmamış 1960 yılına ait borcam bile gördüm. Tahminim, ilk icat edilen borcam... Kim bilir ne nişanlar, ne düğünler gördü, hâlâ dolaşıyor tedavülde! Tencere ise, daha hassas hadisedir... Her Türk erkeği hayatı boyunca ortalama iki otomobil tutarında tencere parası ödemiştir. Annem mesela, sünnetimden kalma tencereleri kullanır, yenilerine kıyamaz, kanepelerin altında biriktirir. Oralara da sığmıyor artık, kolileri bantlayıp, balkona yığıyor iyi mi... Babam bi ara tencere masrafı yüzünden anamı boşamaya kalktı, kadın hâkime denk geldi maalesef, gelinleri de anamın lehine şahitlik yaptı, bırak boşanmayı, pederi hapisten zor kurtardık. İyi niyetini göstermek ve barışmak için üç tencere, dört borcam daha almak zorunda kaldı. Son dönemde kek kalıbına sardılar ama, o mevzuya girmeyeyim gari.)
*
Sihirli kelime “tencere”yi duydu ya, açıyor kapıyı Fitnat Hanım, buyur ediyor. Üçlü set. Birinin parasını ödüyorsun, iki tanesi avantaya geliyor. Bir koyup, üç alıyorsun yani... 92 yaşında, sanırsın çeyiz düzüyor, teklife bayılıyor, alayım diyor, tiko para ödeyecek, çantasını çıkarıyor. Teyzecim diyorlar, sistemimiz gereği nakit ödeme alamıyoruz... Ya nasıl olacak yavrum? Koluna girip, notere götürüyorlar, yolda anlatıyorlar, ödeme için vekalet vermesi gerekiyormuş... Tencerenin büyüsüne kapılan Fitnat Hanım, vekaletle tencere mi olurmuş demiyor. Sevinçle gidiyor. Tam imza atılacak. Noter memuru kıllık yapıyor, sağlık raporunu getirdiniz mi diye soruyor. Buyrun buradan yakın... Hadi bakalım, çıkıyorlar noterden, doooğru doktora... Muayene, sırtını dinliyorlar, gözüne bakıyorlar filan, 92 yaşındaki Fitnat Hanım’ın akli durumunun vekaletle tencere almaya müsait olduğunu gösteren raporu kapıyorlar. Tekrar noter, basıyorlar imzayı, elini öpüp, veriyorlar tencereleri eline, vınn.
*
Fitnat Hanım’ın evinde tencere gani tabii, yenilerini paketini bile açmadan, usturuplu bi yere kaldırıyor. Bir ay sonra, zırrr... Bu defa telefon... Buyur evladım? Teyzecim evini ne zaman boşaltacaksın diye soruyor telefonun ucundaki adam... Ne evi, ne boşaltması yavrum? Teyzecim evini biz aldık, boşalt da boya badana yapıp yerleşelim artık diyor!
*
İki göz iki çeşme yeğenlerini arayınca, avukat mavukat, vaziyet anlaşılıyor. Hiç evlenmeyen, çoluğu çocuğu olmayan, sadece uzak akrabaları bulunan Fitnat Hanım’ın elinden, tencere ayaklarıyla, evlerinin satış vekaletinin alındığı ortaya çıkıyor. Şişli’deki evi 360 bin liraya, Silivri’deki yazlığı 180, Çanakkale’deki kooperatif evini 60 bin liraya sattıkları belirleniyor.
*
Tencereciler buhar.
*
Üstelik...
Evleri satın alanlar, Fitnat Hanım 4C’li işçiler gibi çıkmamakta direndiği için, yasal haklarını kullanıp, elektriğini suyunu kestiler. Tencere sevdasına kendi evinde işgalci durumuna düşen Fitnat Hanım, doğalgaz da kesildiği için, yemek bile pişiremiyor şu anda tencerelerinde.
*
Demem o ki...
Bireysel öykü gibi görünmekle beraber, Fithat Hanım’ın durumu, tıpkı Türkiye’ye benziyor.
*
Kapı kapı dolaştılar.
Al tencereyi, ver vekaleti...
Gerisini hallederiz dediler.
*
Ne liman bıraktılar...
Ne telefon.
Ne banka.
*
Bi tencereye gitti koskoca memleket...
Hadi şimdi onca sene daha uğraş didin de, al bakayım, alabiliyor musun aile yadigarlarını geriye
|