|
13 gün içinde çark edip de “tükürdüğünü yalayan” bir parti lideri herhalde, Erdoğan’ın bu bilinen üslubu üzerinden kendini savunmaya kalkmaz.
Bilgisayarda yorumları okuyorum. Az önce Başbakan Erdoğan grup toplantısında konuşmuş, CHP’ye ağzına geleni söylemiş. kendi kendime “Herhalde” diyorum “CHP bugün grup toplantısı yapmaz. En azından biraz utanırlar.”
Ama o da ne, televizyondan Kemal Kılıçdaroğlu’nun sesi gelmeye başlıyor. CHP Grubu toplanmış. Demek ki utanmamışlar.
Üstelik Kemal Kılıçdaroğlu Tayyip Erdoğan’ı “çark etmekle, sözünü tutmamakla, imzasına sahip çıkmamakla” suçlamıyor mu? Kara mizah gibi.
Tabii tıpkı futbolda olduğu gibi parti fanatikleri de en küçük bir eleştiriye tahammül edemeyerek “vay satılmış, yerini mi garanti ediyorsun, Tayyip’e mi sığındın artık” gibisinden saçma sapan laflar edecekler ve “Yalan mı Tayyip Erdoğan böyle değil mi?” diye soracaktır.
Tamam da Erdoğan zaten hep böyle. Siyasete “öfke de bir hitabet sanatıdır” vecizesini sokan Başbakan. Ama 13 gün içinde çark edip de “tükürdüğünü yalayan” bir parti lideri herhalde, Erdoğan’ın bu bilinen üslubu üzerinden kendini savunmaya kalkmaz.
Dinliyorum Kılıçdaroğlu’nu “Ne olduğu anlaşılmayan mutabakata” çok bağlamış kendini. Bu mutabakatı bir “zafer” gibi sunmaya çalışıyor ve diyor ki “Tayyip Erdoğan orada verdiği sözden caymak için çabalıyor.”
O mutabakatta cayılacak bir durum yok ki. Hiçbir şey vaat etmiyor, çözüm önermiyor. Herhangi bir zamanda parlamentoyu anlatmak için yazılmış bir metinden farkı yok.
Ama şu var. Dün de yazdım. Bu metin aslında mahkemelere gönderilen bir mesajdır. Daha önce “tutukluları salmayın” diyen iktidar, şimdi Meclis kararıymış gibi “artık salabilirsiniz” mesajını gönderiyor. Mahkemeler herhalde gereğini yapacaklardır.
CHP’liler hiç kıvranmasınlar, eğilip bükülmesinler. Varılan mutabakat budur. Ne yasal bir değişiklik olacak ne başka bir şey. Önümüzdeki ilk itirazlardan itibaren tutuklu milletvekilleri birer birer salınacaktır.
Başbakan sık sık çıkıp “Ne yani yargıya müdahale mi edelim, telefon edip de serbest bırakın mı diyelim?” diyor. CHP buna bir cevap veremiyor. “Evet, arkadaşlarımız siz istediğiniz için hapisten çıkarılmıyor” diyemiyor.
Onun yerine, herkesi anlamaz yerine koyup güya “ortak mutabakat” adı altında mahkemelere mesaj gönderilmesine razı geliyor.
Yeni CHP diye sunulan partinin içindeki bazı isimler nedeniyle, demokratik ve akılcı bir siyasi mücadele olacağını düşünen pek çok kişi hayal kırıklığına uğradı. CHP’nin eski yönetimi çok kötüydü. Yeniler umutla geldiler. Kendilerini çok çabuk tükettiler.
Kemal Bey’in yapacağı en iyi iş Kurultay çağrısı bile yapmadan yanında getirdiklerini de alıp istifa etmesidir.
90 yıllık bir parti, başı boş kalsa da bir çözüm üretir. Bu çözüm de şimdikinden daha kötü olamaz.
*****
Sorguda işkence
Ergenekon’dan Balyoz’a, mafyadan şikeye pek çok operasyon yapıldı son yıllarda. Kamuoyunun gördüğü manzara şu: Sabahın ilk ışıkları bile oluşmadan evler basılıyor, aramalar yapılıyor, gözaltına alınanlar polislerin arasında kafalarına basılarak arabalara bindiriliyor, emniyete götürülüyor ve 4 gün orada tutuluyor.
Emniyet Müdürlüğü’ndeki arkadaşlarımızın haberlerinden öğreniyoruz ki, gözaltındaki bu kişilerin ifadeleri asla “mesai saatleri” içinde alınmıyor. “Şüpheli” genellikle bütün gün boyu bir odada oturtuluyor. Sonra gece oluyor, önce sağlık muayenesi için hastaneye götürülüyor, geceyarısından sonra sorguya alınıyor.
“Ne var bunda?” diyeceksiniz. Çok şey var. Her insanın biyolojik saati vardır. Bu saatleri şaşırtırsanız çok farklı tepkiler verir. Gece 03.00’te uykuda olmaya alışkın bir bünye, eğer o saatte hâlâ ayakta tutuluyor ve üstelik sorgulanıyorsa bu bir işkencedir.
Ne aklını fikrini toplayabilir ne de normal davranışlar sergileyebilir.
Artık işkence yok. Ama kerpetenle, elektrik telleriyle yapılan işkence yok. Yerine bu “psikolojik” işkence geçti.
12 Eylül mağduru bir doktor okurum S. T. “Harbiyeli” olduğunu belirterek “Ben sıkıyönetim mahkemelerinde yargılandım. Ama ne polis, ne savcılık ne de mahkemede sorgularım asla geceyarısı yapılmadı. Sorgu uyanık ve beyin çalışırken yapılır. Sabaha karşı yapılan sorgu işkencedir” diyor.
*****
Kahve makinesi
Kadın uzun zamandır almak istediği kahve makinesine imrenerek bakarken, “Sakın tereddüt etmeyin ve bunu hemen alın” demiş tezgâhtar, “Tek yapacağınız kahvesini, filtresini koyup haznesini suyla doldurmak, düğmesini açıp yatağa girip uyumak.. Kalktığınızda mis gibi sımsıcak kahveniz hazır, sizi bekliyor olacak..” Kadın makineyi satın almış, iki hafta sonra arkadaşları “Nasıl?” demişler, “Makinenden memnun musun?” “Aman, o aptal şeyle uğraşamam, geri götüreceğim” demiş kadın, “Ne zaman canım kahve çekse suyunu falan hazırlayıp yatağa girip uyumak zorunda kalmıyor muyum o deli ediyor beni..!” (Yıldırım Tuna)
*****
Futbolcuyuz futbolcu
Eskiden bir tekerleme vardı. “Ne sağcıyız ne solcu, futbolcuyuz futbolcu.”
12 Mart ve 12 Eylül dönemlerinde çok kullanılırdı. Sağla solla ilgisi olmayan, bu nedenle de “işe yaramaz” olarak görülenler için kullanılırdı bu tekerleme.
Şimdi kadere bakın. Sağ bitirildi. Sol bitirildi. O halde sıra futbolcuya geldi.
“Nasıl olsa futbolcuya dokunulmaz, bir işe yaramıyor” diye yanılıp futbol üzerinden günlerini kurtaranlar şimdi cahhıraş biçimde ne yapacaklarını bilemez halde.
Ünlü hikâyedeki gibi; onları koruyacak kimse de kalmadı ki.
*****
Başbakan, “Yeni anayasa ortak akılla yapılacak” dediğinde nedense akıllara, “Türkiye’de ortaklık yürümez!” sözü geliyor! (Gani Yıldız)
*****
Çabuk biten Tayyip Erdoğan nezaketi
Başbakan Erdoğan CHP’nin yemin etmesi konusunda önce gerçekten nezaket gösterdi. Meclis kürsüsünden sadece “İşte yemin ettiniz, büyük konuşmamak lazım” türünden sözler söyleyerek CHP konusunu geçiştirdi. Ama bu 24 saat bile sürmedi. Dün her ne kadar “tükürdüğünüzü yalattık, oturun oturduğunuz yerde” demediyse de, demekten beter sözler etti.
Önceki gün itibarıyla Erdoğan nezaketini sürdürecekti herhalde. Bu tavrı, yandaş medyaya da yansıdı.
Belli ki bütün yandaşlara talimat geçilmiş ve “CHP’yi kırmayın, bırakın rahat etsinler” denmiş.
Talimatı alan yandaş medya da yemin olayını “demokrasinin zaferi” gibi göstermeyi tercih etmiş.
Sadece bu kesimin yaramaz çocuğu biraz ileri giderek “Tıpış tıpış geldiler” manşetini atmış. Aynı manşet ara sıra “AKP’ye de muhalefet ediyormuş” gibi yapan ve kendisine sanki bağımsız gazetecilik yapıyormuş süsü veren bir başka gazetede daha var.
Ama bugün durum değişecektir. Erdoğan nezaketi bir kenara bıraktığına göre, yandaş gazeteler “atış serbest” moduna geçecektir.
|