Saatler 14.30'u gösteriyordu, Diyarbakır İstasyon Meydanı'nda...
Mitingin başlangıç saatinde Erdoğan henüz gökyüzündeydi. Bunaltıcı sıcak, yerini zaman zaman bulutlara bırakıyordu. Meydan, dünkü Kılıçdaroğlu mitingine göre üç kat fazla dolmuş, AKP'nin önceki mitinglerininse altında. Coşku da sınırlı, katılım da.
AKP Diyarbakır'da üzülecek, belli ama dün korktukları başlarına gelmedi. Kepenklerin büyük çoğunluğu açıktı. BDP, merkezde esnafı serbest bırakmış. Havaalanından meydana olan güzergahta kapattırmışlar.
Meydanda Kürtçe türküler çalınıyor, hani televizyonda partinin reklamlarında dinliyoruz ya, onun Kürtçe versiyonu: Kardeşlik Türküsü.
Alanın her yerinde Türk bayraklarıyla AKP flamaları beraber dalgalanıyor. Çok hoştu.
Hopa ve Trabzon'da yaşanan tatsızlıklardan sonra burada önlemler iyice artırıldı.
İçişleri Bakanı, Başbakan'ın gideceği yerlere bir gün önceden varma kuralını yine işletti.
LİSTE SORUNLU, OYLAR ERDOĞAN İÇİN
AKP'nin listeyle ilgili sorunu var. Bu kesin. Adayların bazıları seçmen tarafından hiç tanınmıyor. Kürt sorunu var mıdır yok mudur gel-git durumu da kafaları karıştırmış. Daha önce buralarda hep, devletin hizmetleri konuşuluyordu, bu kez hiç konu edilmiyor. Ülkemiz adına üzücü; düşündürücü.
Kılıçdaroğlu'nun 'baraj insin, anadilde öğrenim desteklensin, yerinden yönetim güçlensin' önerileri ve 'Kürt sorunu vardır, ben çözeceğim' iddiası da gündem üzerindeki psikolojik dengeyi değiştirmiş.
BDP bağımsızlarının burada 5 veya 6 vekil çıkaracağına kesin gözüyle bakılıyor. AKP'nin de 4... CHP, zor ama belki Salih Sümer'i çıkaracak.
2007'de yüzde 41 olan AKP oyunun şimdi 32-35 civarında kalacağı tahmin ediliyor.
Saatler 15.30'u geçiyor, gök gürlüyor, yağmur başlıyor. Havanın bunaltıcılığı dağılıyor ama kalabalık da... Miting saatini daha iyi organize etmek gerekirmiş.
Bir başka konu, Başbakan'ın beraberinde kimleri getireceği. Bekleniyordu, Maliye Bakanı yok, Batman'da çalışıyor.
Abdülkadir Aksu var, Haluk İpek, Sağlık Bakanı Akdağ, elbette liste başı Tarım Bakanı Eker (en çok alkışı o aldı), Beşir Atalay, İhsan Arslan...
Daha önce çok daha güçlü kadrolarla Diyarbakır'a gelirdi. İlginç. Daha çarpıcısı ne biliyor musunuz? Adaylardan Eker ve Ensarioğlu dışında hiçbiri alkışlanmadı.
VATANDAŞI BASKIDAN KURTARIN
En önemli sorun PKK'nın BDP, BDP'nin bölge halkı üzerindeki baskısı. Kepenk kapatma tehdidi de BDP'ye tepkiyi artırıyor. Belki bunu gördükleri için bu kez 'gevşek' tuttular.
Saatler 16.00. İl Başkanı kürsüde. 'Sandığa sahip çıkarsak AK Parti Diyarbakır'da birinci parti' diyor. Can alıcı bir konu. BDP, sandığa hakim. Bunu da devlet düşünsün artık. Özgür iradenin sandığa yansıması nasıl olur da sağlanamaz. Bölgede siyaset umut ve korku sarkacında gidip geliyor. AKP umut vermeye, BDP korku salmaya çalışıyor. Sistem adına üçüncü bir alternatife de ihtiyaç var. Arada kalmışlar için, CHP üçüncü yol sloganıyla oraya oynuyor. Başlangıç iyi ama çok yeni. Zamana ihtiyacı var.
ÇILGIN PROJELERLE GELDİ
Başbakan Erdoğan'ın konuşmaya başlamasına dakikalar kala Diyarbakır projeleri dev ekrana yansıtıldı. Erdoğan İstanbul'da açıklamıştı, bir kez de Diyarbakırlılara sunum yaptırdı. Projeler seçmenin fazla ilgisini çekmiyor demek ki alan boşalmaya başladı.
Saat tam 16.15'te meydana geldi, on beş dakika sonra kürsüye çıktı. Yağmur durmuştu, kalabalık tekrar meydandaydı. Belki muhteşem denemez ama hayal kırıklığı da değildi. Üstelik BDP'nin 'Mitinge katılmayın' tehdidine rağmen...
Erdoğan eşi ve kızlarıyla Diyarbakır'daydı.
Ve söylem...
Güneydoğu'daki siyasi barometrenin yönünü belirleyecek, beklenen konuşma...
Başbakan'ın boynunda Diyarbakırspor atkısı vardı, takım maalesef geçen yıl süper ligden, bu yıl da Bank Asya Ligi'nden düştü.
Saat tam 17.00'de Başbakanlık Koruma Müdürü kürsüye geldi, Başbakan'ın kulağına bir şey söyledi.
Erdoğan kalabalıktan memnun. Bu, yüzüne yansımış hemen.
BDP baskısından şikayet etti ilk bölümde...
'Benim için ne Türk milliyetçiliği var, ne Kürt milliyetçiliği' cümlesi ise en vurucu bölümüydü.
BDP'yi hep Müslümanlık üzerinden vurdu.
'Sivil dikta' diyerek CHP ve BDP'yi eleştirmesi ilginçti.
Saat 17.20'de bir grup kadın meydandan ayrılıyordu, 'Niye' diye sordum. 'Mardin'den geldik, dönüyoruz' dediler.
Konuşmanın önemli bölümü hoşuma gitti. Duygularıma hitap ettiğini söylemeliyim. Bölgeyi ne kadar fethetti bilemem ama Türkiye'nin dört bir yanındaki milliyetçi kesimlerin ruhunu okşayan bir konuşma olduğunu söylemeliyim. Ama doğrusu Kürt sorununun çözümüyle ilgili bir söylem yoktu ve Başbakan böylece demokratik açılım pozisyonundan ziyade 'Artık benim için Kürt sorunu bitmiştir' çizgisindeydi.
AKP'nin Doğu ve Güneydoğu bölgesinde milletvekili sayısı bir miktar azalacak. Oy yüzdesinde 5-6 puanlık eksilme olacak. Şimdi bütün mesele, 13 Haziran'dan itibaren nasıl bir söylem ve politika geliştirileceğinde... Özellikle Kürt sorununda...
Meydanın tam ortasında trafik ışığı kalmıştı. Bazen kırmızı, bazen yeşil bazen de sarı yanıyordu. Erdoğan ve partisi Güneydoğu'da yüzde 40'ların üzerine çıkmayı başarmıştı.
12 Haziran'da bu bölgeden alacağı sinyal sadece iktidarın yolunun değil, tarihin uzun soluklu yolculuğunun da güzergahını belirleyecek. Güçlü hitabetiyle duygusal konuşmasını yaparken yeşil ışık arıyordu
|