Deniz Feneri’nde iyi uykular CHP

18 Mayıs 2011 Çarşamba, 07:29

Güngör Mengi/VATAN

Muhalefet de iktidar da yolsuzluklar konusunda göründükleri kadar hassaslarsa Deniz Feneri niçin karanlığa gömülmüş duruyor?

İki tarafın da sorumluluğu var.

Bilindiği gibi Deniz Feneri, Almanya tarihinin en büyük merhamet soygunu davasına adını vermiş bir yardım kuruluşudur.

Gurbetçilerin 40 milyon Euro’yu aşkın parasını dolandıran suç organizasyonunu Alman mahkemesi yargılamış, maşa konumundaki üç kişiyi mahkûm etmiştir.

Hükmü veren mahkeme, yargılama sonucu oluşan kanaate dayanarak asıl suçluların Türkiye’de olduklarını Ankara’ya bildirmiş, tüm delilleri Türk savcılara teslim etmiştir.

Ama üç yıldır korunan şüphelilerden hesap sorulmasını sağlayacak davanın açılması bir türlü mümkün olamamıştır.

Alman mahkemesi “Türkler Türkleri soyuyor” deyip işin peşini bırakmıyor. Nitekim Franfurt Savcılığı Türkiye’ye “asıl failler” diye adları bildirilen iktidar yakını kişilerle ilgili ikinci soruşturmayı tamamlamış bulunuyor.

Ama Türkiye’de Deniz Feneri ile ilgili olarak henüz iddianame bile açıklanmadı. Yani Türkiye beklerken Alman yargısı ikinci davayı açabilir.

Tabii sanıkların iktidara yakınlığından kaynaklanan engeller aşılabilirse...

Bu engelin ne olduğunu Frankfurt 29. Ceza Mahkemesi yargıcı Horst Zimmermann Gazeteport’a açıkça söyledi.

Alman yargıç, Kanal 7 yöneticisi Zekeriya Karaman ile RTÜK üyesi Zahid Akman’ı, haklarında tutuklama kararı çıkarsa bile Türkiye’nin teslim etmeyeceğine inandığını belirterek şunları söyledi:

“Soruşturma dosyası bize dava açılması talebiyle geldi. Ancak şöyle bir sorun var. Davayı açarsak ilk adım sanıkların tutuklanması olmalı. Yoksa dava açılmasının bir anlamı olmaz!”

Alman yargısında iktidar hesabına onur kırıcı bir kanaat oluşmuş.

Gerçek ortaya çıkarsa zararı daha büyük olur diye AKP bu ayıba katlanıyor olabilir. Peki CHP niçin asılmıyor?

Türkiye’deki davanın seçim meydanlarından kaçırılmasına neden razı oluyor?

Çıldırdık mı?

Cumhurbaşkanı’nın “Güzel şeyler olacak” sözü yılın en kötü tahmini olacak galiba!

Milletvekili seçilmesi beklenen BDP’nin eski Genel Başkan Yardımcısı Gültan Kışanak, geçen gün Şırnak’taki çatışmada öldürülen 12 PKK’lı terörist için “gerilla” dedi, öldürülmelerini de katliam olarak niteledi.

Şu dediklerine bakın:

“Başbakan iyi bilmeli ki Kürt halkını öldürerek bitiremeyecek; gücü yetiyorsa gelsin hepimizi öldürsün.. İsyanımız daha büyüyerek devam edecek. Ta ki özgür bir halk olarak anavatanımızda, Kürdistan’da özgürce yaşayıncaya kadar!”

BDP destekli bağımsızlar mecliste terörün ve bölünmenin savunuculuğunu mu yapacaklar?

Demokratik alternatif olmayacaklarsa, Kürt vatandaşların kurtarıcısı değil felâketin yaratıcısı olacaklar demektir.

Çatışmada ölen PKK teröristleri için yapılan eylemler ve gösterişli cenaze törenleri bölücü terörü ve teröristi yüceltme çabalarıdır.

Sınırdan sızmaya çalışan silâhlı terör gruplarına karşı görevini yapan askerler iftiralara hedef yapılmaya başladı. Askerin bir çatışmada zayiat vermemesi adetâ suç oluyor. Çıldırdık mı biz?

Ülkenin bütün demokratik güçleri kan ve ateşten uzak bir seçime hizmet etmelidir.

Ama kimse bu özlemin, bölücü teröre sınırları paspas gibi çiğneme hakkı vermediğini kabul etmek zorundadır.