Deniz yıldızları

24 Mayıs 2012 Perşembe, 08:44

Nagihan AKARSEL/Özgür Gündem

Güneşin yükseldiği denizin çekildiği zamanlarda kıyıda can çekişen deniz yıldızlarını okyanusa atarak onlara can veren bir bilge varmış. Kumsal baştan aşağı deniz yıldızlarıyla dolu olduğu için insanlar ona “Neden okyanusa deniz yıldızı atıyorsun” diye soruyormuş. “Görmüyor musunuz güneş yükseliyor ve deniz çekiliyor. Onları denize atmazsam ölecekler” diye cevap veriyormuş bilge.

Bu nedeni anlamakta zorlanan ve birşeyin farketmeyeceğine inanan kişilere izah getirmek istemeyen bilge bir deniz yıldızını denize atmış ve “Bakın bunun için çok şey fark etti” demiş. Evrende bir seyirci olmayı ve olup biteni izlemeyi değil, bir özne olmayı ve fark yaratmayı seçmeyi ve bunun için küçük de olsa, tüm sorunları halletmese de aktif olarak bir şeyler yapmanın felsefesini anlatıyordu bilge. Ertesi gün bilge ile birlikte kumsalda olan deniz yıldızlarını yaşam kaynaklarına daha çok kişi atmış.

Bugün cezaevlerinde olan binlerce kişiye deniz yıldızlarına nefes olan bilge misali gazetemizin piri, özgür basın ailesinin sesi Hüseyin Aykol nefes oluyor. Bir felsefeniz olsun diyor ısrarla. O felsefeye göre bir şey yaptığınız müddetçe bir şeyler fark edecek diyor. Bunun için durmadan çalışıyor. Ve durmadan üretiyor. Güzel ürünlere imza atıyor. Her kitabı ayrı bir yazının, makalenin hatta onları yazma süreci başlı başına bir kitabın konusu. Kalemiyle yüreğini çizdiği mektuplarında yıllardır cezaevlerinde olan, olmayan herkese umut veriyor. Bu nedenle özellikle dört duvar arasında olan herkes onunla dertlerini, sevinçlerini, umutlarını paylaşıyor.

İşte bu deniz yıldızlarından birisi de küçük Helin. Kars Kağızman’lı. Annesi Erzurum E Tipi Kapalı Cezaevi’nde tutuklu. 8 Mart’ta belki de yüreğinde Clara Zetkin’in, Rosa Lüksemburg’un düşlerini taşıdığının farkında olmadan alanlarda olan, Zilanların Helinlerin özgür yaşaması için haykıran analardan biri. Ve sırf bunun için 8 Mart’a katıldığı için tutuklanmış bir ana Xezal ana. Xezal ananın iki de kızı var. Helin’in annesine yazdığı mektup ve onun altına çizdiği resim yeni nesilin nasıl bir ruh hali taşıdığını ve gelecekte çocukluk hayallerini resmettiği bu satırlar için ayakta duracağının mesajlarını içeriyor.

Helin, “Sevgili anne: Seni çok özledim. Ama yakında çıkacağını biliyorum. Cuma günü görüşe geleceğiz. O zaman sana çok güzel bir hediye alcam. Görüşe geldiğimizde Fikret dayımda gelicek. Daha önce Erzurum’un açık görüş salonunu hiç görmedim. Ama başka hiçbir hapise girmeseydin, hiç görecek olmasaydım. Zaten rüyalarımda cezaevinden çıktığını görüyorum. Cuma günü görüşürüz. Sevgiler:Helin” diyor. Aynen böyle yazmış. Altına da bu fotoğrafı çizmiş. Parmaklıkların arasında kollarını açmış bir anne. Arkasında güneş doğuyor. Ve bir küçük çocuk karşısında elinde cop ile duran polise tekme atıyor. İşte bu Helin’in çocuk dünyasını anlatan bir resim. Kara kalemle duygularını anlatmış orada. Anne gülüyor. Göz yaşı yok. Helin polise karşı duruyor. Onlara boyun eğme yok. Ve çok kızgın onlara. Yüz ifadesinde bunu anlatıyor.

Gökyüzünde küme küme dolaşan beyaz bulutların güneşin önüne geçmesine izin vermeyen küçük bir çocuğun öyküsü bu. Henüz olgunlaşmadığına inandığımız, yönlendirilmeye açık olduklarını belirttiğimiz çocukların özgür ve özgün bir dünyalarının, iradelerinin olduğunun kanıtı bu çizgiler. Acıların kardığı bir coğrafyada büyüyen çocukların cezaevi parmaklıklarının arasında dahi güneşi görmesinin kanıtı olan çizgiler. “Umut zaferden daha değerlidir” diyenlere umut olmayı başaran çocukların hikayesi. İşte o nedenle deniz yıldızlarını denize atan, onların sesini bize ulaştıran bilgemiz gibi, “Bakın onun için çok şey farketti” demek için elimizden gelenin en iyisini yapmak çok önemli. O zaman özgür bir gelecek her zamankinden daha yakın olacak çünkü.